Aylardan Temmuz , yılı yarıladık bile…
Bırak yılı “Ömür” yarılandı diyenleriniz vardır belki içinizde…
Ne demişti Yunus hatırlayalım…
Sular hep aktı geçti,
Kurudu vakti geçti,
Nice han nice sultan, tahtı bıraktı geçti,
Dünya bir penceredir, her gelen baktı geçti.
Neler geçti bu hayattan derken, Temmuz ve Ağustos aylarına bir de tarih penceresinden bakalım;
Temmuz ve Ağustos ayları bizim de kullandığımız Gregoryen Takvimi'ne göre yılın 7 ve 8. ayları olup ikisi de 31 gün çeker. Türkçede "Temmuz" ayına "Orak ayı" da denilir.
Ağustos ayına ise "Harman ayı" veya "Lobut ayı" denilirdi.
Ünlü Roma imparatoru Julius Caesar'ın beklenmeyen ölümünden sonra, Romalılar bu çok sevdikleri imparatorlarının anısına Quintilis (Temmuz) ayının ismini July olarak değiştirdiler. Latince ismi July olan Temmuz ayının isminin burdan geldiği söylenir.
Ağustos adının İngilizce karşılığı olan "August" ise bir rivayete göre, Roma İmparatoru Caesar Augustus’a ithafendir. Rivayete göre, Augustus da, tıpkı Julius Caesar’ın ayı olarak bilinen Temmuz gibi (Julius’dan kaynaklanan July: Temmuz) kendi ayının da 31 gün çekmesini istediği için Ağustos ayında 31 gün vardır. Augustus, Cleopatra’nın öldüğü zamana denk geldiği için, daha önce yılın 6. Ayı olan ve adı Sextilis olan bu ayın, takvimde şimdi bulunduğu yere yani Temmuzun ardına yerleştirilmesini istemiştir ve adı da “ August” olarak değiştirilmiştir.
İki önemli imparatorun adıyla özdeşlemiş ardışık iki ay yaşayacağız. İkisi de tarihe ve takvime adlarını yazdırmışlar. Peki biz hangi takvime ve tarihe adımızı nasıl yazdıracağız…
Bu hayatın yükünü çekme derdi içerisinde ömrünüzü geçirirken; günleri birbiri ardı sıra yuvarlayıp vakit öldürürken; sizden sonraki neslin, sizden nasıl söz etmesini istersiniz?
İyi insandı, güvenilirdi,
Dürüsttü,
Eli açıktı,
Dert babasıydı,
Çözüm odaklıydı,
Ağzı Sıkıydı,
Neşe doluydu,
Ya da
Şu arkadaşına küs gitti,
Komşuluk nedir bilmezdi,
Pek eli sıkıydı,
Ağzında bakla ıslanmazdı,
Pek sinirliydi,
Problem çıkarırdı,
Yüzü sirke satardı,
…………………………………………………………………………..
Ne dersiniz; nasıl bir eser bırakmalı bu dünyadan geçip giderken?
O halde bu kısa ömre, bu naif ruha, vakti har vurup harman savurmadan şekil vermeli !
Ardımızdan güzel sözler ettirecek dokunuşlar yapmalı !
Hayatımıza pozitif nüanslar katmalı, neşeli motifler işlemeli ömre, küsmemeli, küstürmemeli…
Tez geçiyor madem, seyyahlık bu dünyada
Biz de Rahmetli Fecri Ebcioğlunun şarkısında dediği gibi dersiz tasasız geçirelim bu ömrü;
Temmuz Ağustos Eylül
Her mevsimde durma gül
Hayat inan çok kısa,
Belki çıkmayız yaza…
Ama güzel eserler, güzel huylu çocuklar, güzel alışkanlıklar, emek verilmiş projeler, helal miraslar, bilgi ve birikimlerimizi aktardığımız nesiller, varlığımızı bölüşüp paylaştığımız ruhlar bırakalım arkamızda…
Dertten Kederden de uzak yaşayalım…
Sonbaharda görüşmek üzere
İyi tatiller
Sevgiler